16 Ağustos 2012 Perşembe

Granada yolculuğu

Estacion de Mendez Alvero'dan başlayan Madrid-Granada yolculugu başlamıştı.Ögrendigime göre yolculuk yaklaşık 4 saat sürecekti.Şehrin banliyölerini  geçtikten sonra  etrafta tarlalalar  ve kısım kısım zeytin ağaçları ve turunçgiller görünmeye başladı.Yolculuğun yarısından sonra bu zeytin ağaçları kmlerce uzanmaya başladı.Zeytin ağacı o kadar çok ki her yerde vardı.Adamların zeytin yağında dünyada önde gelmesi herhalde bundan olsa gerek.
Yolculuk ilerlerken bir yandanda çokça rüzgar panelleri görmek mümkün.Anlaşılan rüzgar işi sadece Cervantes'in mükemmel bir uslubla anlattığı Don Kişot adlı kitabındaki yel değirmenleri ile sınırlı kalmamış.İspanyollar bu hazineyi iyi değerlendirmişe benziyor.
Otobüs ilerlerken ben bir muavin vs. bekliyorum.su filan verecek ama nafile ümitlerim suya düşüyor.
Aynı bizim buradaki 1-2 saatlik köy yolculugu gibi.İspanya bu hizmet hususunda geri kalmışa benziyor....
Gözünü sevdigim ülkemde hizmet 1 numara...(Artık muavinlere laf yok .kaybedince anlıyorsun degerlerini...)
Uzaktan  Granada amblemi gözükmeye başladı ve nar ağaçlarıda tabi.
Nar ağacı derken İspanya'ya gelmeden önce araştırmıştım.Granada'nın anlamı nar demekmiş.
Şehir sınırından geçerken nüfusunda 234 000  oldugunu görebiliyorsunuz.
Nar şehrine,Gırnata'ya Endülüsün bir dönem başkentlğini yaptığı son kaleye giriş yapmıştım.
Son durak ve ilk izlenimler....




14 Ağustos 2012 Salı

Madrid'te bir kaç gün

 Dışarıda hafif bir  yağmur yağıyordu.Memleketimdeki gibi toprağın kokusunu içime çekmek için pencereyi açtım.Fakat buranın toprağının kokusu bizim oralara hiç mi hiç benzemiyordu.daha ağır bir kokuya sahipti...
Dışarıya çıktım ve İspanya'da işime yarayacak  şeyleri araştırmaya koyuldum.
İlk iş olarak bir hat satın aldım.O zamanlar biz Türkiyede kontör olarak yükleme yapıyorduk oradakiler ise euro ile yükleme yapıyorlardı.Bir diger şaşırtan tarafı ise herhangi bir kişi seni arayınca dahi eurolarının  gitmesiydi.Adil olmayan bir düzen ama ne yaparsın 11 ay burada yaşayacaktım bunlara alışmak zorundaydım.20 euroluk doldurup yoluma koyuldum.
Benim için bir diger ihtiyaç  yiyecekti.O yüzden oranın önemli marketlerinden birine girdim.Gezmeye koyuldugumda  yanlışlıkla et reyonunun önünden geçtim.ağır bir koku vardı.meger hınzır eti reyonuymuş.hemen  oradan  uzaklaştım.
                                                                                   
  İspanyaya gelmeden önce 1 ay İspanyolca çalışma  fırsatım olmuştu.O yüzden yiyeceklerin isimlerini az çok biliyordum.Her ürününün içindekiler kısmına bakıyordum.Özellikle cerdo (hınzır),manteca de cerdo(hınzır yağı) ve türevleri var mı yok mu bakıyordum. 
Yurt dışındayken böyle şeylere dikkat etmenizi tavsiye ederim.Adamlar hınzırın her türlü çeşidini yapmışlar.Cipsinden tut ekmeğine kadar...
Bir kaç gün burada kalacak hem madridi gezecek hemde ne yenir ne içilir ögrenip ondan sonra okulumun oldugu yer olan Grandaya gidecektim .Bana yardım eden herkese şimdiden teşekkürler...
   Kent, geçmiş ve gelecegi iyi bir şekilde sentezlemiş mükemmel bir şehir.Anlaşılan İspanyollar tarihine çok deger veriyor onca savaş geçirmesine ragmen binalar hala güzelligini koruyor.
Kent sokakları geniş geniş, insan yürümek için yer aramıyor.Binalardaki ince işleme ise ilk görüşte göze çarpıyor. Meydan olgusunu burada daha iyi bir şekilde görebiliyorsunuz.Etrafa baktıgımda bizim ki gibi elektrik tellerinin karmaşasını görmemek güzeldi.
     
 Madrid'in en önemli meydanlarından biriside SOL meydanıdır.Burada şehrin maskotu olan ayıyıda görebilirsiniz.
Bir çok aktivite burada yapılmakta.
Şehrin en sevdigim diger bir özelliğide metro ağının mükemmel olması.Yerin en az 20 metre aşağısına yapılmış bu devasa sistem trafik sorununu ortadan kaldırıyor.İsteyen bir kişi metroyla rahat bir şekilde gezebilir koca kenti.

 Madrid'te bir kaç gün geçirdikten sonra asıl kalacağım yere, Granada'ya gitme zamanı gelmişti.
Bakalım İspanya'ya dair daha neler görecegiz.
Granada yolculugu başlıyor.......

11 Ağustos 2012 Cumartesi

İSPANYA YOLCUSU KALMASIN

Erasmusla İspanya'ya gidecek olmak,  bana İspanya da okuma hedefime ve oradaki şehirleri görme merakıma yavaş yavaş yaklaştığımı hissettiriyordu.Hazırlıklar bitmişti..Konsoloslugun vize için istedigi şartlar ,ders seçimi kabul mektubu vs. yorucu olmuştu ama bitmişti.Uçuş saati  geldiginde hayatımda ilk defa uçağa binecek olmam dahil içimde pek fazla heyecan yoktu...3:30 saatlik uçak yolculugu başlamıştı.Allah tan kaptan  iyiydi.Uçak Madrid'e dogru yaklaştıgında geniş tarlaları  bir yanda kentin silüetini kuş bakışı görme imkanınız oluyor;şehir  tanımının konut ve sanayiden ibaret olmadıgını  anlayabiliyoruz.Çantalarımı alıp yavaş yavaş havalimanından  çıkarken sanki vücudumdaki adrenalin artıyor,bir yandanda sevdiklerimden ayrılma duygusu ağır basıyordu.Madrid futbolun başkentlerinden birisi matadorlarıyla nam salmış  İspanyanın başkenti...
Artık benim için yeni bir keşif başlıyor....